İnsan Olmayı ve Ülkemizi Güçlü Kılmayı Önemseyenlere Gelsin
Herkes kendi hayatını yaşıyor, çok önemli problemlerimiz var; Bugün ne giysem, kahvaltıda ne yesem, akşam evde ne izlesem… Yazacaklarım sadece Halep için değil. Çünkü katliamlar toplu olunca ve bu katliamları bilmemize rağmen sadece ekranlara geldiğinde tepkimizi gösteriyoruz. Sessiz sessiz bir kenara çekilip ölenleri hiç görmedik. Şimdi bilindik şeyleri yazmayacağım, işte oturduğunuz yerden sosyal medya üzerinden birkaç şey paylaşarak çok faydası olduğunu düşünenler kendini kandırıyor. Evet bir olayda kişilere yardım edemiyorsan en azından duyurmak senin Müslümanlık görevin. Ama bak dikkat et fiziksel olarak yardım edemiyorsan! Nasıl biliyormusun? Bu aynı su damlası gibi. Sakin hareketsiz duran bir su birikintisinin herhangi bir yerine bir damla su damlat. Ne oldu o damlanın etkisi bütün suyu hareketlendirdi dimi? İnsanlara yardım etmeyi unuttuk, birbirimizi sevmeyi ve değer vermeyi de öyle. Ne zaman karşı komşunu kendinden çok düşüneceksin, ne zaman kazandığının fazlasını başkalarıyla paylaşacaksın ve ne zaman kendine değil başkalarına dua etmeye başlayacaksın işte o zaman birbirine bağlı kırılmaz bir zincir oluşturursun. Bu öyle bir zincir olur ki zayıf halka yok çünkü zayıf halkanın açığını kusurunu diğer güçlü halkalar örtüyor, her halka birden fazla halka ile birbirine bağlı biriniz kopsa diğerleri tutuyor.
Böylesi büyük katliamlara diğer devletler karşıdan bakıyorken, sen dünyanın bir ucundaki devletlerin gelip işgaline izin veriyorsan evet suçlusun. Ama en büyük suç bunu görmezden gelen devletlerin başlarındaki insanlar tabi daha sonra o devletlerin halkları. Halk çıkıp diyemiyor “Ey devlet yanımızda insanlar çocuklar ölüyor sen ne diye kafanı çeviriyorsun?”.
Çok komik, herkes son noktayı görmeden yaşıyor. Ben her yazımda söylüyorum. ÖLECEKSİN! Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa 5 yıl sonra ama ÖLECEKSİN…
İnsanları görüyorum bazıları bunun farkına maalesef yaşlanınca varıyor ve camilere koşuyor. Evet Allah kabul etsin, bunu hayatı boyunca yapmayanlar da var. Ama gözden kaçan şu; Eyvah yaşlanıyorum ve öleceğim. Hemen namaza başlayım ve oruç tutayım. Olay bu değil bunlar zaten olması gerekenler ama ya gözden kaçanlar? İnsanlara yardım etmek; bu her türlü olabilir. Bazen para yardımı yaparsın çünkü o kişilerin paraya ihtiyacı vardır. Bazen gıda ve eşya verirsin. Bazen sadece gider hatırını sorar oturur muhabbet edersin. İşte bunlar küçük su damlaları ama birleştiğinde öyle bir güç olabilirler ki tsunami gibi önünde ne engel varsa yıkabilir.
Ben yaşlı biri değilim ve bu olayların farkındayım. Ben kendi üzerime düşen şeyleri yapıyorum ve daha da fazlasını yapacağım. Siz yaşınız ne olursa olsun bakın bu çok önemli dininiz, ırkınız ne olursa olsun. İnsanlara yardım edin! Bencillik etmeyin, kazancınız azalsa dahi eğer devam edebiliyorsanız işçilerinizi çıkarmayın. Bir iş yeri sahibiyseniz ne kadar çok kazanacağını değil, kaç kişiye iş imkanı verebileceğinizi düşünün. Bir kişi çalıştırırsınız o küçük bir aileyi doyurur.
Memleketimizde maalesef sistem zenginlerin daha da zengin olması ve fakirlerin, işçilerin zar zor geçinebilecek ölçüde kalmasını sağlayan bir yapıda. Madem devlet bir yerlere gelsin kendi kendimize yetelim isteniyor o zaman atılması gereken çok adım var ve bunlar çok acil atılmalı. Savaş kapıda bunu görmeyenler daha iyi baksınlar yoksa iş işten geçince bir anlamı yok.
Kendi kendimize yetmek için;
-Dış ülkeler bize silah ve askeri teçhizat vermiyor diye dövünmenin anlamı yok. Kendimiz şimdiye kadar üretmediğimiz ayıp. Bir yerden başladık en azından ama buna çok hızlı devam edilmeli. Ar-Ge ye ayrılan bütçe arttırılmalı.
-Okul eğitimleri kişinin daha küçükken yapacağı meslek belirlenip o mesleğe göre en baştan eğitim verilmeli. Bu kişilerin sayıları daha en baştan belli olacağından istihdam da ona göre yaratılabilir. Bu kişilerden alınacak verim sürekli kontroller ile en üst seviyeye çıkarılmalı.
-Tarım ve hayvancılık konusunda çok büyük atılımlar gerekli. Şu anda yurt dışından gelen yabancı yatırımcılara verimli tarım arazileri satıla satıla memlekette ekilebilecek arazi kalmayacak. Bunun önüne geçilmeli. Adamlara savaşta alamadıkları toprakları parayla uğraşmadan veriyoruz. Köylüleri kendi tarlalarını satmak zorunda bırakıyoruz. Tarıma destekler gündemde ama bu sadece destekle olmuyor. Köye dönüşü tam anlamıyla teşvik etmek gerek. Köy enstitüleri geri gelmeli. Tarım araştırmaları tam anlamıyla yapılıp günümüz iklim değişikliğine uygun bir tarım ve sulama sistemi oluşturulmalı. Atalık el değmemiş tohumlar çoğaltılıp verimi az olsa da bunların ekimi desteklenmeli. Çünkü bu tohumlar bu vatan topraklarına uygun doğal bir bağışıklığı olan ve ilaç dahi gerekmeden ayakta kalabilen besleyici ve doğal ürünlerdir. Devlet tohumları dışarıdan almayı bir an önce bırakmalı. Bu bizim gibi zengin toprakları olan bir ülke için bence çok ayıp bir durum. Satın alınan tohumlar kısır. Adamalar tohum vermeyi bıraksa belki 1-3 sene içinde ekecek tohumumuz kalmayacak. Hayvancılıkta ilaçlı hazır yem ile beslenme değil daha doğal beslenen bir hayvancılık benimsenmeli. Bu amaçla doğal meralara imar verilmemeli bu meralar genişletilmeli. Denetlemeler çok sağlam yapılmalı. Tarladan pazara gelene kadar gelen ücret takibi iyi yapılıp aracıları ortadan kaldırmalı. Çiftçinin ürününü kolay ve zarar etmeyip yeterli bir kazanç ile ürününü satabilmesi sağlanmalı. Bu konu da devlet gerekli çalışmaları yapmalı. Daha çok var bu konuyla ilgili ama şimdilik bu kadar…
-Elektrikli araba, güneş enerjisi, akü ve pil üretimi, her türlü elektronik cihaz, bor ile çalışan sistemler ve daha birçok teknolojik ve enerji ile ilgili konularda dışa bağımlılığı azaltma ve yerel ürünleri kullanmak için yine üniversitelerden hatta liselerden başlayarak önce bilgiye sonra gerekli kaynaklara yatırım yapmak gerekli. Bu tarz iş kuranlara eğitim ve maddi destek gelmeli.
-Sağlık konusunda önce yanlış ve kötü gıda tüketimine bağlı hastalıklar başta olmak üzere, kendi sağlığımız konusunda dışa bağlılığı azaltarak tedavileri kendimiz oluşturmalıyız. Hastalıkları olmadan engelleme birinci önceliğimiz olmalı. Çok fazla yemeğe değil sağlıklı ve doğru besinleri doğru zamanda kararında tüketme bilinci oluşturmalıyız. Ürünlerin üretimi de bu yönde olmalı.
-Çalışanların psikolojisi bozuk, normal işçilerin hakları kötü. Denetim çok az. İşçi sayısı azaltılıyor ve kalan işçilere daha çok işi aynı maaşa yaptırıyorlar. İşçilerin izin ve diğer haklarına riayet edilmiyor. Fazla mesailer ödenmiyor. Bu sorunda denetimler sık bir şekilde yapılıp. Çalışma saatleri elektronik olarak takip edilmeli. Uymayanlara büyük cezai yaptırımlar uygulanmalı.
Bu yazıya aklıma geldikçe ekleme yapacağım, siz de aklınıza gelenleri yorum olarak ekleyin lütfen.
Hayat sizin sayenizde başkaları da mutlu ise daha güzel bir yer. Bunu yapmak sizin elinizde. Güzel çocuklar var , ufak bir oyuncak verseniz dünyalar onun olacak. Yaşlı bir komşunuz var kapısını çalıp bir tabak bir şey ile hatırını sorsanız çok mutlu olacak. Bir hayvan var insanca yaklaştığınızda insandan sadık olacak.
Bir hayat var hayalimde, siz de içindesiniz o hayatın. Yaptığınız iyiliklerin bazılarını gizli yapın kimse bilmesin. Bazılarını göstere göstere yapın başkalarına örnek olsun…
Kalın sağlıcakla ama yaşlanmadan başlayın gerçek hayata…