Cüveled Dede-2

0 64

Gözünün önünde sebepsiz çırpınan Solmaz bir yanda, duyduğu sesler diğer yanda; hepsi birleşip başını ve ellerini uyuşturuyor, soluğunu kesiyordu Gülperi’nin. Yaradana sığınıp kapıdan fırladı, merdivenden aşağı neredeyse uçarcasına inerek komun kapısını açtı. Kapının açılmasını fırsat bilen köpekler içeride ne olduğuna bakmadan savaşçı bir atılganlıkla içeri daldılar, ölümüne…

Yine aynı hızla merdivenleri çıkıp Solmaz’ın ayaklarından çekip dışarı çıkardı. Eşikten geçerken Solmaz’ın nefesiyle birlikte gözleri de açıldı. Boğuşma sesi çok çabuk kesilmişti, zaten boğuşmadan daha çok sahibinden dayak yermiş gibi -o aslan yapılı köpeklerden- sessiz viyaklamalar geldi birkaç saniyeliğine. Sonra sabahın örtücü serin nemine teslim olup sustu her şey.

Solmaz, Gülperi’nin elinden çekeleyerek Aslan eminin arka kapısından eve girdi. Aslan Emi sabah namazını kılmaya hazırlanıyordu. Bahçe kapısından kendine doğru koşan bu iki kişiyi görünce, sakin otoriterliğinden ödün vermeyen bir merakla:

-ne oldi?

-Emi… komda bir şey var… mevta gibi… içinden bir şey çıktı… gel bak…

Aslan eminin eli tüfeğine uzanınca Solmaz “bu öyle bir şey değil” der gibi kafasını iki yana salladı. Boynundaki morlukları gördü Aslan emi bu sayede.

İkisi koşar adım koma vardılar. İçerideki sessizlik hakkında önceden bilgisi olmadığı için Aslan emi içeri dalmak isterken geriden kolunu çekti Solmaz. Açık kapıya yandan yaklaşırken içerden; ölmek üzere olan yiğit köpeklerden gelen ince inleme seslerini duydu.

Solmaz yavaşça içeri baktı, kapı ile duvarın arasından. Yerde köpekler kan içinde yatıyordu. Onun dışında penceresiz kom hala kapıdan aldığı kadar güneşle yarı karanlık olduğundan hiç bir şey tam olarak görünmüyordu.

-Aslan emi… dedi “dün bir koyun buldum… mezerlikteydi, sahapsız… aldım koma koydum gece, kurt murt yemesin diye”. Sabah kalktık koyun gitmiş yerine komun ortasında bir mevta…

Aslan emi dikkatle dinledi… çocukluk masallarından gelen bu durum canını sıkmıştı. “Ali emi’ni çağır tez gelsin…”

Aslan emi bunu söyleyip kapıyı kapattı. Komun kapısının önüne oturdu. Solmaz uçar gibi koştu Ali emi’yi çağırdı.

Ali emi yolda dinledi hikâyeyi. Solmaz’a :

-odun lazım… biraz da gazyağı…

Solmaz, gazyağı bidonuyla vardığında Aslan emi hala kapının önünde sırtı kapıya dayalı oturuyor, Ali emiyle konuşuyordu.

Solmaz’ı görünce sustular.

-oğlum şimdi burayı yakacağız, içeride ne gördüysen kimseye tek söz etme. Karını da öğütle…

Kapıyı iki kalın tahtayla dışarı açılmasın diye desteklediler. Tavan arasından içeri saman balyalarının yığıldı yere sessizce yaklaşıp gazyağını yavaşça balyaların olması gerektiği yere döktüler.

On beş dakika sonra Solmazın evi, kom, saman balyaları ve içerideki varsayılan canavar; boyu beş altı metreye ulaşan alevlerin harının içinde kayboluverdiler.

Sabahın sessizliğinde komun tahta damı ve kuvvetli direkleri, görkemli, çatırtılı homurtulu ateş dilleri yaratarak, gürültüyle yanıp bitti.

Solmaz’la Gülperi’nin iki yorganı ile bir şiltesi dışında zaten bir şeyleri yoktu.

Yaklaşık bir saat sonra Aslan emi’nin evinin avlusunda Gülperi, yesinler diye bir şeyler çıkardı.

Aslan emi düşünceyle cebinden çıkardığı deri tütün kesesinden aldığı bir tutamla alışkın hareketlerle sigarasını sararken Solmaza bir bakış attı.

Ateş söndü, dumanlar kesildi, sıcaklık azaldı…

Yangın yerine adımladı üç kişi, kömürleşmiş köpek cesetlerinin arasında tek tüyüne zarar gelmemiş koyun, hiçbir şeyden haberi yokmuş da şimdi oraya gelmiş gibi bir o yana bir bu yana bakıyordu. Aslan Emi, Solmaz’a:

-“Tut” dedi ve üçü birden koyunun üzerine çullandılar. Solmaz ayaklarını tuttu Ali emi gözlerini bağladı. Aslan emi “bisssmilllahhu alllahu ekber…” nidasıyla hayvanın canın aldı. Garip hayvan çaresizce tepindi, birkaç dakika sonunda da teslim oldu.

Yerde hareketsiz yatan koyunu yediye böldüler. Halihazırda orada toplanan gençlerden ikisine görev verip yedi atlı çağırdılar.

Atlılar hemen geldi. Kat kat bezlere sarılmış parçalar her bir atlıya teslim edildi. Her bir atlı bir yöne dağıldı. Saatlerce at sürüp parçaları gömdüler istendiği gibi. Gelip anlattılar. Yörenin sert kışı gibi keskin delikanlılardı, her biri on beş, onaltı yaşlarında, yedi delikanlı.

Aslan eminin bahçesinde akşam karanlığı kavuşurken, her biri tek tek işin yapıldığını rapor edip evine döndü.  Emi, Solmaz’a dönüp “Kom yapılana kadar bizde kalırsınız” dedi ki zaten bu evde de yerleri vardı. Akşam sofrasında üçü, karıları ve yan sofrada çocukları oturdu sessizce yediler.

Solmaz emi “Bu gece burada yatın hepiz (hepiniz)!” dedi kadınlara. Genç kızlar, odalara şilteleri serdiler. Kadınlar çocuklarıyla çekildikleri odalarında yattılar. Avluda üç erkek sakin serin akşam göğünde yıldızların altında kuşları ve rüzgarı dinlediler sessizce.

Sabah kalkan çocuklar kapının dışında avluda Aslan emi’yi boğazı koparılırcasına kesilmiş bir halde buldular. Solmaz’ın ayakları felç gibi cansız kalmış, Ali emi de kör kalmıştı. Buna beş on dakika içinde her evden bir feryat da eklenecekti. Atı süren çocuklardan da kim hangi parçayı taşıdıysa o parçası koparılmıştı. Koparılan parçalar hiçbir yerde bulunamadı.

(devam edecek)

Yazının 1. Bölümü

Cevap Gönder

E-posta adresiniz yorumunuzda yayınlanmayacaktır.